Surinam’ı keşfetmek derken, geçmiş yüzyıllarda Avrupalıların gerçekleştirdiği sömürgeleştirme faaliyetlerinden, yani Surinam ve birçok ülkenin coğrafî keşiflerinden bahsetmiyoruz. Keşfetmek, kimileri için bir tutkuyu, kimileri için bir hırsı, kimileri için ise hayat boyu öğrenmeyi ifade eder.
Avrupalılar, bitmeyen hırslarıyla yeni kıta Amerika’yı ve özelde Surinam’ı keşfettiklerini sandılar. Onlar, keşfetmenin altındaki derin manayı idrak edemediler ya da etmek istemediler. Keşifler, Avrupalıların anladığı gibi sadece okyanusları aşarak, gittikleri yerleri sömürgeleştirmekle olmuyor, olmazdı da. Surinam hâlâ gerçek manada keşfedilmeyi, bilinmeyi, anlaşılmayı bekliyor. Hayat boyu öğrenmeyi kendine düstur edinen kimseler olarak, biz de Surinam’a doğru bir keşfe çıkalım.
Surinam Paramaribo’ya yolculuk
Eğer bir gün Surinam’a gitmek isterseniz, İstanbul’dan, önce Amsterdam’a gitmelisiniz. Ancak Amsterdam’dan, Surinam’ın başkenti Paramaribo’ya varabilirsiniz. Amsterdam aktarmalı bu yolculuk, bazen 24 saatten uzun sürebilir. Atlas Okyanusu’nu arşınlayıp Surinam’a yaklaştığınızı, mavinin bittiği yerde yeşilin başlamasıyla anlayabilirsiniz. Uçsuz mavilikten, bucaksız yeşilliğe geçiş yaparsınız. Renkler de tıpkı yüzler gibi farklılaşır.
Temaşa edilen manzara, insanı hayrete düşürür. Gökdelenlerle dolu bir şehirden, denizleri aşarak, ağaçlarla kaplı bir şehre varmanın şaşkınlığıdır bu.
Gerek havalimanında muhatap olduğunuz kimseler gerekse merkeze giden yolda gördüğünüz insanlar, güler yüzlü bakışlarıyla size samimiyetlerini hissettirirler. Kilometreler aşıldıkça irili ufaklı camilere rastlarsınız. Yol boyunca, farklı inançların mekanları da gözlerinize çarpar. Geçtiğiniz her sokakta, Hollanda mimarisinin etkisini hissetmemeniz içten bile değil. Yeşil ile mavinin, şehrin her noktasında sizi takip edeceğinden de şüpheniz olmasın…
Ekvator’a yakın olan Surinam’da, tropikal iklim kendini iyiden iyiye hissettirir. Latin Amerika’nın en küçük ülkesinde termometreler her zaman 24°C ile 34°C arasında seyreder. Hatta bazı günler nem oranının yüksekliğinin tesiriyle, öğlen hissedilen sıcaklık 40°C’yi bulabilir. İnsanoğlu, hayatını idame ettirdiği çevre şartlarına uyum sağlamıştır.
Ulaşım imkânları, ülkenin kıyı bölgelerinde gelişmiştir. Ancak ülkenin iç kesimlerine doğru, sıklaşan ormanların etkisiyle kara ulaşımı imkânsız hale gelir. Uzun ağaçların olduğu, yolların olmadığı iç bölgelerde köylere, sadece kayıklarla veya küçük pırpır uçaklarıyla gidilebilir. Kayıklarla yapılan yolculuk ise tam bir macera. Murat ettiğiniz yere, çarpmadan gitmek istiyorsanız, işinde iyi, dikkatli ve ehil bir kaptanla yola çıkmalısınız. Kaptan, nehrin neresinde bir kayalık var, ezbere bilmelidir. Nehir yolculuklarında, bazen yolcuların kayıktan inip yürüyerek geçmeleri gereken yerler vardır. Seyir esnasında yanınızdan timsahların geçebileceği, aklınızın bir köşesinde bulunsun…
