Surinam her yönüyle insanı kendine hayran bırakan bir yapıya sahip. Tarihindeki her olay Surinam halkının hayatına, kültürüne işlemiş. Geçmişten bir şeyler taşıdıklarını, attıkları her adımda anlarsınız. Onların konuştukları her kelimede dedelerinin ninelerinin acılarına dair bir şeyler bulabilirsiniz. Resmi ve ortak dillerinin Felemenkçe olması bile bunu anlamaya yeter yeter de artar. Bir de Surinamlılara geçmişten günümüze kısa hikayelerle, notlarla bakalım.
Endonezya’da Çocuk, Surinam’da Nine
Surinam, içerisinde her milletten insanı ve onların ilginç hikayelerini barındırıyor. Güney Amerika’nın küçük ülkesine gelenlerin hikayesi, okyanusların ötesinde başlar. Hayatta geleceğe dair tek umudu, torunlarının kurtulması olan Endonezyalı bir nine, şöyle bir hikaye anlatıyor: Jakarta sahilinde, her gün olduğu gibi bir çocuk olarak en iyi yaptığımız işi yapıyorduk, oyun oynuyorduk. Sahile, kırmızı, beyaz ve mavi renklerden oluşan bayrağıyla bir gemi yanaştı. Gemiden inenler, bizi oyunumuzdan alıkoyup gemiye götürdüler. Hâlbuki o gün elimizden alınan şey, aslında oyunlarımız değil, ailelerimiz, memleketlerimizmiş. Geç anlamıştık ama elden ne gelir. O gün bugündür memleketimiz Surinam olurken ailelerimiz, çocuklarımız Surinamlı oldu. Torunlarımız da geleceğe umut olacak.
Geleneksel Marun Evleri
Zamanın birinde, kolonilerden kaçarak ormanların içlerine yerleşen Marunlar, her insan gibi ilk olarak başlarını sokacak mekânlar, evler yapmışlar. Yıllar geçse de geleneksel ev kültürlerini muhafaza etmeyi başarmışlar. Evlerini ahşaptan inşa eden Marunlar, sel ve haşerattan korunmak için evlerinin zeminini yerden yükseltiyorlar ve küçük bir merdivenle eve giriyorlar. Renkli motifler ile ahşap oymacılığının eserlerini geleneksel evlerin cephelerinde görmek mümkün. Motifleri ve ahşap işlemeleriyle göz alan geleneksel Marun evleri, turistlerin dikkatlerini celp ediyor. Marunlar da geleneksel evlerinde turistlere konaklama hizmeti vererek hem onların meraklarını gideriyor hem de kendi geçimlerine katkı sağlıyorlar.
Surinam Yerlileri ve Kankan Ağaçları
Surinam’da, sembolleştirilen bir ağaç türü var; Kankan ağacı. Kankan ağaçlarını yaraladığınızda, gövdesinden kan kırmızısı bir sıvı çıkar. İsmiyle müsemma bu ağaçların dokunulmazlığı vardır.
Surinam’da gezerken, bütün ağaçların kesildiğini fakat tek başına ortada dokunulmamış bir ağaç olduğunu görürseniz, işte o, kankan ağacıdır. Halk, kankan ağaçlarını kesmez ve yahut zarar verecek bir şey yapmaz. Özellikle ormanların içinde yaşayan yerliler, bu ağaçları kutsal kabul ediyorlar. Diğer inanışlara mensup Surinamlılar için ağacı dokunulmaz yapan şey, korku saçan efsaneleştirilmiş hikayelerdir. Hikayelere göre, kankanlara zarar verenlere, canavarlar, yaratıklar saldırıyor. Oysa hikayelerin kahramanları hâlâ hayattalar.
Surinam Halkının İaşe Mücadelesi
“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” düsturuyla tohumları atılan Osmanlı’da, İstanbul’un iaşe temini, devletin başlıca konularından biriydi. Çünkü bilinir ki ülkelerin tarih sahnesinde kalabilmeleri için iyi bir ekonomiye sahip olmaları gerekir. Surinam halkı, bir iaşe mücadelesinin peşine düşmüştür. Surinam toprakları her ne kadar yer altı zenginliklerini haiz olsa da halkının yarısından fazlası yoksulluk içindedir. Bu haliyle, Afrika Kıtası’nın durumuna benzerdir. Çünkü benzer sömürge süreçlerini yaşadılar.
Surinam halkının büyük çoğunluğu, iaşesini tarımla sağlar. Ülkede, tarıma elverişli arazilerin kısıtlı olması sebebiyle, tarımın ekonomiye katkısı çok azdır. Sanayi, Surinam ekonomisinin neredeyse yarısını oluşturur. Surinam’da sanayi demek, maden demek, maden demek de boksit demektir. Ülke ihracat gelirlerinin yüzde yetmişini boksitten sağlar. Alüminyum üretiminde kullanılan başlıca cevher olması bakımından boksit, dünya ticaretinde önemli yer tutar.
Ormanlar ülkesi olan Surinam’da, büyük kereste rezervleri vardır. Ormanların bolluğuna rağmen rezervlerin sadece yüzde onu kullanıma açıktır. Burada, ormanlarımızı yok etme pahasına, çelik ve betonla şehirlerimizi süslemeye çalışan bizler için bir ders olsa gerek…